O Türk karikatürünün öncü isimlerindendi. II. Meşrutiyet döneminde çizdiği karikatürler ve yayımladığı Cem mizah dergisiyle herkesçe bilinen ünlü bir isimdi. “Üstad” olarak bilinir, “Türk Karikatürünün Babası” sıfatı ile anılırdı.
Öyleyse yazımın başlığını “Meçhule Düşmüş Bir Karikatürist” diye yazmamı mantıksız bulanlarınız vardır. Sözünü edeceğim sanatçı, Mehmet Cemil Cem’di. Bırakınız sadeleri, entelektüel vatandaşlarımızın, hatta gazeteci meslektaşlarımın kaçı biliyor?
Önce beş on cümle ile Cemil Cem’in hayatından söz edeyim:
Askeri doktor İbrahim Cemil Paşa’nın oğlu olarak 1882 yılında İstanbul’da doğdu. Küçük yaşlarda resme ilgi duydu. İstanbul’da hukuk eğitimi aldı. (Hariciye Nezareti) Dışişleri Bakanlığı’nda görev aldı. Nice, Toulon Başkonsolosluğu yardımcılığından sonra, Paris Elçilik katipliğine getirildi. Bu sırada Siyasal Bilgiler Okulu’ndaki dersleri izledi. Birçok ressamla tanıştı. Kendisi ve dostları için karikatürler çizdi. Karikatürlerinde Gustave Doré, Jean-Jacques Grandville ve Sem (Georges Goursat) gibi Fransız karikatüristlerden ilham aldı. Daha sonra Viyana ve Roma büyükelçiliklerinde görev yaptı.
Cemil Cem, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra, İstanbul’da yayımlanan ve dönemin önemli çizerlerinin karikatürlerinin yayımlandığı Kalem dergisine karikatürler gönderdi. Özellikle portreleri ve muhalif çizgileriyle derginin ünlü çizerlerinden biri oldu. 1909 yılında ilk Türk karikatür albümünü çıkardı. II. Abdülhamit’in yirmi karikatüründen oluşan albümü “Cem” adını taşımıştı.
Hayatını karikatürcü olarak sürdürmek istediği için 1910’da diplomatik kariyerini bırakıp İstanbul’a yerleşti. Cem adlı haftalık mizah dergisini çıkarmaya başladı. Karikatürlerinde tahttan indirilen II.Abdülhamid’i eleştirdiği gibi, İttihat ve Terakki Partisi‘nin ileri gelenlerini ve diğer siyasetçileri de sert biçimde eleştirdi. Başyazarlığı üstlenen Refik Halit, kendisine yazılarıyla eşlik etti. Dergi, yalnız İstanbul’da on iki binin üzerinde tiraj yapmıştı.
Balkan Savaşı yenilgisinin ardından dergiyi kapatıp İzmir’e, sonra Avrupa’ya gitti. On yıllık aradan sonra 1922’de Refik Halit Karay’ın çıkardığı Aydede dergisinin ilk sayısının kapağında “Hayat Bir Zar Oyunudur“ üst başlıklı bir karikatürü yayınlanmıştı. Kurtuluş Savaşı yıllarında İstanbul’a döndü. 1921-1925 yıllarında Sanayi-i Nefise Mektebi’nde müdürlük yaptı. İnas Sanayi-i Nefise Mektebi, onun müdürlüğü zamanında, Maarif Nezareti’nin kararıyla lağvedilerek mektebin erkek kısmıyla birleştirildi. 1924 yılında okulun Cumhuriyet önemindeki ilk yönetmeliği hazırlandı. Cem, 1925 yılında okulun müdürlüğünden ayrıldı.
Cem Dergisi 1927 yılında yeniden yayımlamaya başladı. 10 Aralık 1927 tarihli sayıda yayımlanan “Ah bir vergisiz memleket olsa“ karikatürü nedeniyle, sonra da müstehcen görülen bir başka karikatürü nedeniyle yargılandı. İki davadan da aklandı. 1928’de davalar sürerken dergisinin yayınını 33. sayıda durdurdu. Dört ay kadar sonra, Harf İnkılâbı’nın ardından yeniden çıkarma girişiminde bulundu; 34. sayıyı yeni harflerle çıkardı. Cem dergisinin son sayısını 2 Mayıs 1929’da yayımladı. Kimilerine göre artık çağın gerisinde kaldığı için, kimilerine göre de Atatürk’ün isteği ile dergiyi kapatmıştı.
Cemil Cem, bir süre İstanbul Belediye Şehir Meclisi üyeliği yaptı. Ardından evine çekildi; resim ve tarımla uğraştı. Bu dönemde yaptığı “Meşrutiyet Ricali Veliefendi Çayırında” adlı büyük pano, Türk resim sanatının en kalabalık grup portrelerinden birisi oldu. Bu pano, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde bulunuyor. İçeriğinde Meşrutiyet devrinin hükûmet, fikir ve sanat adamlarını resimleri yer alıyor.
9 Nisan 1950’de İstanbul’un Moda semtinde adını taşıyan sokaktaki evinde kalp yetmezliği sonucu öldü.
1989’da Turgut Çeviker’in hazırladığı albümü “Silah ve Meşale” adıyla yayımlanmıştı.
Ahmet ÖZDEMİR



