Erken dönemde genellikle tarihsel olayları, savaşları, elçi kabul törenlerini, av sahnelerini gerçekçi bir üslupla ele alan Osmanlı Minyatürü’nde; on yedinci yüzyıl sonlarında Avrupa ülkeleriyle temasın etkisiyle yeni denemeler, biçimler kendini göstermeye başlamıştır.
Tarihi içerikli minyatürlerin yerini kır/piknik/eğlence sahneleri, kıyafet tasvirleri, çiçek resimleri ve portreler almıştır. Eserlerde manzara ve mekân önem kazanmıştır.
Resim/minyatür, yazıyı süsleyen bir öğe olmaktan çıkmış; bağımsız bir hal almıştır. Sadece saray ve eşrafını konu alan minyatürler yerini kalabalıkların ve sıradan insanların resmedildiği ayrıntılı betimlemelere bırakmıştır. Yine bu dönemde çarşı ressamlığı gelişmiştir.
Yabancı elçilerin beraberlerinde getirdikleri ressamlar hem Türk kıyafetlerini, İstanbul hayatından sahneleri, manzaraları bilhassa da Lale Devri’nin gösterişli ziyafet ve eğlencelerini resmederek ya da gravürler şeklinde ülkelerine taşımışlar hem de çizim teknikleriyle yerel sanatçıları etkilemişlerdir. Tam burada gravürlerin Osmanlı sanat hayatına giriş yapmasına büyük katkı sağlayan Fransız sanatçı Jean Baptiste Van Mour’dan kısaca bahsetmek yerinde olacaktır. Fransız büyükelçi, Ferriol ile İstanbul’a gelen sanatçı, ilk oryantalist* ressamlardandır. Geleneksel Osmanlı kıyafet ve yaşam şekillerini resmeden sanatçı, ömrünü İstanbul’da tamamlamıştır. Ve yine tam burada başta minyatür sanatı olmak üzere diğer sanat dallarında da geniş olanakların ve görece özgür bir sanat ortamının olduğu Lale Devri’ne artık giriş yapmak yerinde olacaktır.

III. Ahmet’in son on iki yıllık saltanatını, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın da sadrazamlık yıllarını kapsayan bu kısa yenilikler dönemi 1718 Pasarofça Antlaşması ile başlayıp; 1730 Patrona Halil isyanı ile sona ermiştir. “Lale devri” tabiri ise ilk olarak Yahya Kemal Beyatlı tarafından kullanılmıştır. Batı tarzı yeniliklerin ortaya çıktığı, askeri olaylardan çok kültürel faaliyetlerin ön planda olduğu, sarayların ve köşklerin bahçelerinin lalelerle süslendiği bir dönem olan Lale Devri’nde en önemli kültürel etkinlik, padişah ve sadrazamın yanında seçkin bir zümrenin katılımı ile gerçekleştirilen ve günlerce süren eğlenceler ve helva sohbetleri (saz eşliğinde yapılan helva da yenen kış eğlenceleri) idi. III. Ahmet, İbrahim Paşa ve çevresindekilerin himayesi ile eğlencelerin davetlileri arasında yer alan en önemli isim ise şair Nedîm* olmuştur. Göz alıcı kasırlar, yalılar ve türlü çiçeklerle bezenmiş bahçelerle İstanbul, Nedim’in hayranlığını uyandırmış; beyitlerine sık sık konu olmuştur. Bahsi geçen devirde; ilk matbaa kurulmuş, çiçek aşısı getirtilmiş, itfaiye teşkilatı kurulmuş ve dış ülkelerde daimi olmamakla birlikte elçilikler açılmıştır ancak bu gibi faydalı olayların getirisi ya da götürüsü olarak ayrıca sıklıkla düzenlenen eğlenceler yüzünden harcamalar artmış, yeni ve ağır vergiler konmuştur. Bu da kaçınılmaz olarak halk arasında önce memnuniyetsizliğe ardından da tepkiye dönüşmüş ve Patrona Halil İsyanı’yla dönem sona ermiştir. Fakat dönemin padişahı III. Ahmet kitap ve minyatüre büyük önem vererek canlı bir sanat hayatı oluşmasını sağlamıştır.
Bu destek ve dönemin ünlü sanatçısı Levni ile Osmanlı minyatürü son bir kez canlanmıştır. Çeşitli pozlarda tek figür kadın ya da erkekleri resmeden Levni’nin eserleriyle aslında portre ressamlığına giriş yapılmıştır. Asıl adı Abdülcelil Çelebi olan Levni, eserlerinde yeni boyama teknikleri, derinlik ve perspektife yer vermiştir. Ayrıca sanatçı yaldızlı, yapay ve canlı renkler yerine daha doğal renkleri tercih etmiştir. Levni’nin minyatürleriyle süslediği en mühim eser ise III. Ahmet’in şehzadelerinin sünnet düğünlerinin konu edildiği sûrnâmedir. Levni’den bahsederken; klasik minyatürle; ışık ve gölgenin kullanıldığı batı tarzı resim arasında bir geçit olmuştur demek hiç de yanlış olmaz. Bu dönemde çiçek ressamlığı da yaygınlaşmıştır. Özellikle şiir kitaplarının cilt kapaklarını süsleyen çiçek ressamlığında; Osmanlı sanatına rokoko* üslubunu yerleştiren Ali Üsküdari ön plana çıkmıştır.

Damat İbrahim Paşa’nın öldürülmesi ve Sultan III. Ahmet’in tahttan indirilmesi ile son bulan, kısaca önemli sanatçılarına yer verdiğimiz Lale Devri, minyatür özelinde batıya açılmanın da etkisiyle gelenekle karışık melez bir üslubun oluştuğu son parlak devirdir, diyebiliriz.
Oryantalist: Doğu bilimci
Nedim: Divan şairi
Rokoko: Barok stilinden sonra sanat akımlarına verilen addır.
Sûrnâme: Osmanlı’da şenlikler hakkında yazılan edebî metinlerin genel adıdır. 
Kübra Yıldırım Erşan

