TRAKYA’DA DALLIK, HIDIRELLEZ, KAKAVA, TAYA KADIN ŞENLİKLERİ

“Kırlık, koruluk, alanlarda yeni yeşeren dalların altında bir anlamda toplumsal piknik yaşanıyor, pişirilen yemekler yeniyor. Şarkılar, türküler söylenerek salıncaklar kuruluyor ve yöre halkı bütünlük içinde mutlu bir gün geçiriyor.”

Yaz sezonuna giriyoruz. Mayıs’ın başında Hıdırellez gelenek göreneklerinden söz etmeyi planlamıştım. Ama mayıs ve haziranı birlikte potaya koyunca, özel bir bölgenin özel geleneğinden söz etmek istedim. Her şeyi bildiğimi sanmayınız. Biraz görmüş, işitmişliğimiz, ama ille de ders çalışmışlığımız var. Geçenlerde Trakyalı konuğumla sohbet ederken, söz “Dallık” geleneğine geldi.

“Dallık” ne ki? Kakava’yı, mart dokuzunu, nevruzu, Hıdırellez’i bilirsiniz. Ama “Dallık” nedir, pek kimse bilemez. Doğrusu, ben de bilmezdim. Sordum, soruşturdum, okudum, gittim, gördüm.

Baharın içler açan güzelliğini, kendilerinin doğal ve Tanrı vergisi güzellikleri ile içselleştiren Trakyalı kızların şen şakrak eğlenişlerini sizler de gözlerinizin önüne getiriniz:

“Trakyalının dallığı,
Şakar şakar da şakşukam
Yanaklarının allığı,
Güzellik saçar paprikam…”

Beline allı yeşilli, sarılı eşarbını bağlamış. Bir elinin işaret ve orta parmağını büküp, diğer elin işaret ve orta parmağının çukuruna şak şak.. Kıvrım kıvrım… bel bir sağa bir sola. Hop bir ayak öne, diğeri onun arkasına, “hop, yalelellim!…” Karşı karşıya. Ateşler mi yanmış. Kim tutar onları.

Trakya’da “Dallık” geleneğinin kökeni, Hıdırellez’in, Edirne ve Kırklareli başta olmak üzere Trakya varyantından başka bir şey değil. Kimi yerde mayıs ayının ilk haftasında, kimi yerde ortasında, kiminde de son haftaya rastlayan Pazar günleri şenlik olarak yaşanıyor. Daha da ötesi, birlikte yaşamanın, sevginin, hoşgörünün zirvesine çıkılıyor.

Trakya’nın ilkbaharından dallık eğlencelerinden söz edeyim. Önce bir türküyü hatırlatayım: Eminim ki dallık eğlencelerinde en çok söylenip oynanan türkü şöyle:

“Bahçalarda Börülce  / Oynar Gelin Görümce  / Oynasınlar Bakalım  / Bir Araya Gelince  //  Hişt Mori Ye Le Lelli Yar Nina Nininam / Çık Mori Ye Le Lelli Yar Nininan //// Bahçalarda Eğrelti  / Oynarlar İki Elti  / İkisi De Bir Boyda  / Bulunmuyor Kıymeti  //nakarat/  Bahçalarda Kara Taş  / Oynarlar Kardaş Kardaş  / İkisi De Bir Boyda  / Bulunmuyor Arkadaş…”

İşin özü, Trakyalı için Dallık, resmi ve dini bayramlar kadar önem taşıyan bir gün. Halk, bir gün önceden, en güzel yemeklerini yaparak günün ilk saatlerinden itibaren en güzel giysileriyle güneş doğuşuna kadar gece karanlığında koruluğa at arabası, öküz arabası, traktör, otomobil benzeri araçlarla göç ediyor. (Ben bu durumu bağ bozumları için biliyordum. Ama öncesi dallıkta yaşanıyormuş.)

Kırlık, koruluk, alanlarda yeni yeşeren dalların altında bir anlamda toplumsal piknik yaşanıyor, pişirilen yemekler yeniyor. Şarkılar, türküler söylenerek salıncaklar kuruluyor ve yöre halkı bütünlük içinde mutlu bir gün geçiriyor. Sanıyorum pek çok yeni mutlulukların ilk adımı bu günlerde atılıyor.

Binlerce kişi kırmadan, dökmeden, birbirini incitmeden yalnızca bolluğun bereketin çağrısını yapmak, baharı kutlamak için bir araya geliyor.

Trakya, cemrelerin düşmesinden Haziran başına kadar birçok bahar kutlaması yaşıyor ki öğrenebildiğim adlarını sıralayayım: Dallık, Hıdırellez, Kakava, Taya Kadın Şenlikleri, Tepreş…

Dallık, Edirne ve çevresinde baharın, bolluğun bereketin, sıkıntılardan ve hastalıklardan kurtulmanın simgesi, çetin kış günlerinden sonra baharın müjdesi oluvermiş.  

Mart ayının 3 haftasına rastgelen “Nevruz” ( Yeni Gün ) ilk kutlanan gün ki, Balkan ve Trakya coğrafyasında bu güne “Mart Dokuzu” deniliyor.

Hıdırellez ve Kakava şenlikleri, Trakya’daki en yaygın ve en bilinen bahar kutlamaları olmuş. İnanışa göre; Hızır karadaki, İlyas ise denizlerdeki zorda kalmış kimselere yardım eden iki ulu arkadaş…  Hızır bolluğun bereketin simgesi olarak görülür. İlyas ise umudun, yeşilliğin simgesi… İki arkadaş senede bir gün insanlara umut, bolluk bereket dağıtmak için su kenarında bir yerde buluşurlar. “Su hayattır!”, “Su gibi aziz ol!” sözlerine kaynaklık eden bu buluşmada, Hızır doğanın tazelenmek için ihtiyacı olan ısıyı, sıcaklığı getirir. Bu yönüyle bolluk ve bereket getireceğine inanılır.

Çayırlardan bahar çiçekleri, otlar toplanıp bu otlar akşam küçük çocukların yıkanma suyuna katılır. En çok taze kekik ve gelincik çiçekleri konulur. Bu suyla yıkanan küçük çocukların; “A benim kekik kokulu kuzum, a benim gelincikten güzel kızım.” diye övülmesi Hıdırellez kültürünün halk diline düşmüş bir başka tatlı yansımasıdır.

Edirne’nin Uzunköprü, Meriç, İpsala, Enez ve Keşan gibi Meriç havzası civarındaki yerleşimlerinde vücut bulan dallık şenliklerinin atası, Hıdırellez’den başka bir şey değil. Adı ister “Enez Dallığı, ister Uzunköprü Dallığı, ister se Kurtköy Dallığı olsun.

Bu günler, Trakya insanının coşkulu ruh halinin yansıması… Hangisi kutlanıyor olursa olsun; müzik hepsinin olmazsa olmazı. Trakya insanının hissedişine dem tutan neşeli Rumeli ezgileri… Elbette karşı konulmaz bir davet gibi sizi çağıran Roman müziği baş tacı…

Ahmet Özdemir

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir