PEK’ÂLÂ

“İyi şeylerin olduğunu bilmeye ihtiyacımız var. Kötülükleri fütursuzca yaya yaya artık bunu görev hâline getirdiğimiz bir çağda, iyi kalmaya, iyilikleri duyurmaya hem de ballandıra ballandıra anlatmaya çok ihtiyacımız var.

Yağmurun yağacağını biliyordum hatta şiddetli olacağını da. Severim yağmuru. Sulu sepkeni, ahmak ıslatanı, kırk ikindiyi, sağanağı, sin sin yağanı, çoban çökerteni, çiseleyeni, çakal yağmurunu, bardaktan boşalırcasına olanı iyi tanırım. Kısacık mesafeler arasında bile iğne ucu kadar kuru kalmayacak şekilde ıslanmışlıklarım olduğu için sarı kodla haber verilen bu yağmura da hazırlıklıydım. Hem de ne hazırlık, komando gibi evelallah.

Üniversiteyi okurken kampüse çıkan minibüs içindeki yolcuya “Bir kişi uzatır mısınız?” diye parayı uzattığımda delikanlının “Tabi teyze” demişliği var. Artık üşümemek için nasıl kamufle ettiysem kendimi, çocuk ne yapsın, öğrenci olduğumu nasıl anlasın? O da haklı. Hiç alınmadım hatta o an için çok komik gelse bile mimiklerimle birlikte gülebilmek için normal oda sıcaklığında olan bir yere ulaşmam gerekmişti.

Geçenlerde de yok yağmur şöyle yağacak, böyle sel olacak denilince ben de eski günlerden kalma bir alışkanlıkla gayriihtiyari hazırlandım. Tabii, sırf benim hazırlanmam yetmiyor malum evdeki delikanlı için çıkıyoruz yola. Çünkü ilk hedefimiz okula gitmek, ileri! Askerî usul tekmil ver denilse her şeye “Hazır komutanım” diyecek kadar hazırız. Bisikletin fren ayarları tamam, suda gırç gırç öten zincirlerin gün öncesinden bakımı da yapıldı, tamam. Kask olmasa da rüzgâr ve yüze kırbaç gibi inecek yağmur damlaları için gereken kapüşonlu üst giyimler, tamam. Su geçirmeyen ama aynı zamanda küçük bedende koyu renkleri kalmadığı için fosforlu yeşil ve fosforlu mor alınan yağmurluklarımız, tamam. E tamam, süperiz. Sırf o gün için değil bütün zorlu geçecek yağmurlu, karlı, çamurlu sabahlara hazırız gibi hissettim kendimi. Nasıl güçlüyüm ama nasıl.

Yağmur bu ya hu, en çok ne yapabilir yani şuncacık yolda, sonra “Şeker miyiz ki eriyelim?” dedim. Eve bir geldim ki aman Allah’ım! Sanki ayağım kaymış da havuza düşmüş gibi sırılsıklam olmuşum. Eve dönerken yanımdan geçen araba da beni ıslatma konusunda yağan yağmurla yarışa girmeseydi iyiydi. Çarçabuk eve vardım da hiçbirini üstümde kurutmadan hepsinin icabına baktım. Derken o harala gürelenin içinde telefondan bir mesaj sesi duydum. Baktım. Sesli bi mesaj… 

Daha mesaj bitmeden gözlerimin dolması bir oldu. Üzülecek hiçbir şey yoktu ortada bilakis düğün bayram edesim, dünyayı karşıma alıp yolunda gitmeyen her şeye kafa tutasım geldi bir an. Hiç âdetim olmasa bile o an elimle kolumla konuşmak, “Bak gördünüz mü! Hani çok kötüydü hayat, her şey daha da kötüye gidiyordu hani? Hani gittikçe kirleniyordu toplum? Hani iyilik diye bir şey kalmamıştı! Hani ben Polyanna’ydım? Pışııııık! Sizi gidi yalancılar sizi! Gelin de bakın bende ne var, dinleyin de utanın kendinizden! Oh, canıma değsin, haklı değilsiniz işte!” gibi yaşımla yan yana durunca deli olduğumu düşündürecek kadar çocuksu bir savunmayla haykırmak arası bir duygu karmaşası yaşadım.

Mesaj üst kat komşumdandı. Aklına biz gelmişiz. Ama geç kaldığı için çok üzülmüş. Allah’tan balkona çıkmış, balkona çıkmasa yine fark edemeyecekmiş.

Bu yağmurda nasıl gittiler acaba, deyip bizim için endişelenmiş.

Şart koşmuş, bundan böyle yağmurlu sabahlarda arabayla ben bırakıyorum sizi, lamı cimi yok diye. Hep beraber gideriz hem sabahları da bana da bir değişiklik olur diye devam ediyordu mesaj.

Bunu diyen kişinin her yere koşturmaktan dinlenmeye vakit bulamadığı için sesinin kısık oluşuna mı yanayım, yoksa günaşırı misafir ağırlamayı adeta kendine görev edinmiş olduğuna mı? Yoksa hatırı sayılır yoğunluğunlukları arasında bir de beni düşünme inceliği gösterdiğine mi hayran kalayım bilemedim.

Kanalların sabah akşam bizi sarsa sarsa yoran felaket haberlerinden, köşe başında bizi neyin beklediğini bilmeden yürüdüğümüz sokaklardan; korkutan düşündüren kızdıran hatta öfkeden gözümüzü döndüren, bugün de eve tek tek hepimiz sağ salim döndük diye düşünerek geçirdiğimiz şu günlerden sonra buna ruhumun ne kadar çok ihtiyacı varmış. 

Düşünülmek çok tesirli bir ilaçmış ama bunu yaşayan değil dinleyen taraf olsaydım da iyi gelirdi. Çünkü iyi şeylerin olduğunu bilmeye ihtiyacımız var. Kötülükleri fütursuzca yaya yaya artık bunu görev hâline getirdiğimiz bir çağda, iyi kalmaya, iyilikleri duyurmaya hem de ballandıra ballandıra anlatmaya çok ihtiyacımız var. Kötü, çok kötü, en kötü, beter, felaket… demeye alışan dilimizin iyi, hoş, güzel, fevkalade hatta komşumun ismi gibi Âlâ, pek’Âlâ demeye çok ihtiyacı var. 

Gamze Koç

Gamze Koç

12 Yorum “PEK’ÂL”

  1. Elinize gönlünüze sağlık . Yazının içerdiği düşünce konusun gerçekten herzaman toplumların ihtiyacı var. Kötülüklreri bu kadar yayma yerine İyilikler duyuruldukça daha iyilik örneklikler artacak ve kötülükleri bastıracaktır….

    1. İlk defa bir yazımın elden ele gönülden gönüle yayılmasını bu kadar çok istedim.Çünkü ne zaman canımı yakacak ,beni derinden sarsacak insanlığımdan utandıracak şeyler yaşansa hep içimden ‘”iyiliği yaşayan ve yaşatan insanlar var bir yerlerde mutlaka yaşıyorlar “diyordum.Ama sizin bu kadar yakınımızda -üst katımızda -olacağınızı hiç düşünmemiştim Necdet Abi.Biz razıyız Rabbim de sizden razı olsun.

  2. Günümüzde unutulan bir hadisi şerifi aklımıza getirdiniz hocam.
    …“–Hayır konuşmayacaksan sus.”
    “–Yâ Rasûlâllah! Konuştuklarımızdan dolayı hesâba mı çekileceğiz?” diye sordu.
    Bunun üzerine Rasûlullah Efendimiz, Muâz’ın dizine hafifçe dokundu, şunları söyledi:
    “–Allah hayrını versin Muâz! İnsanları yüzüstü Cehennem’e sürükleyen, dillerinin söylediğinden başka nedir ki? Kim Allâh’a ve âhiret gününe inanıyorsa, ya faydalı söz söylesin veya sussun, zararlı söz söylemesin!..” (Hâkim, IV, 319/7774)

    1. Ne de güzel demişsiniz Yasin Hocam. Bizim temiz ağızlara ,temiz niyetlere ,çözüm sunan yüreklere çok ihtiyacımız var.Desteğiniz ve dualarınız çok kıymetli sağ olun var olun…

  3. Kişilerin ve toplumların ruh halini güzellikler bağlamında değiştirmesi ümidiyle, Allah cc yazılarınızın ve okuyanlarınızın sayısını arttırsın.

    1. Ümitsiz olmaz.Ümit müminin üstün olma anahtarı….En kritik anlarda en olmazlarda ümidimiz olmak zorunda.

  4. Ev alma komşu al demişler hocam,ne mutlu size.Ben de komşularımla çok mutluyum elhamdülillah

    1. İlk cümlenizi yazımın başlığı yapacak’ ev alma dua al’ diyecektim uzun geldi.😄 Öyleyse ne mutlu size.Komsuluktam yana sıkıntısı olan kim varsa tez vakitte feraha ersin dilerim Nurten Hocam.

  5. İlk cümlenizi yazımın başlığı yapacak’ ev alma dua al’ diyecektim uzun geldi.😄 Öyleyse ne mutlu size.Komsuluktam yana sıkıntısı olan kim varsa tez vakitte feraha ersin dilerim Nurten Hocam.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir