Gurur duydum. Vallahi gurur duydum. Öyle ismi okununca spot ışıkları altında ve alkışlar eşliğinde kasıla kasıla sahneye çıkan göbekli kalantor iş adamı gibi değil de hani artık selesini tutmadan bisikleti kendi başına sürdüğünü gördüğünde evladıyla gurur duyan baba gibi sessiz ve derinden bir gurur duyuş… Bu da yetmedi, ağzım kulaklarımda uzun uzadıya düşündüm ve beni kızdırdığı bütün zamanları unuttum. Yani en azından bir süreliğine…
Sen kalk çok kıymetli olan ve her yerde tırım tırım sakladığı cüzdanını bir şey olur da ihtiyaç duyarım diye okula götür ama asla harcama. Fakat arkadaşın, türlü duygu sömürüleriyle senden borç adı altında para istesin ve sen veriver. Yine bunu tam da büyüklerin ağzıyla “Orada öyle yapmam icap ediyordu, öyle yaptım.” de ve bunu ailene söylemeye ihtiyaç bile duyma çünkü delikanlı adam yaptığı iyiliği söylemez. Bu, 10 yaşında büyüdüğünü düşünen tüm küçük adamların delikanlılık kitabında böyle yazar çünkü. Sonra o borç verdiğini sandığı arkadaşı da bu durumu ciddi ciddi amatörlükten çıkararak profesyonel bir rahatlıkla her önüne gelen arkadaşından isteyince işlerin rengi değişmiş. Çocuğun aldığını geri vermeyeceğini herkese açık açık söylemesi üzerine bizimki tahammül edememiş. Edememiş ama bunu da yine bize söylememeyi tercih etmiş. Niye, çünkü yazarı çizeri belli olmayan o muhtelif kitapta böyle yapması gerektiği yazdığından. Meseleyi kendi halletmeye kalkıp, olmadığını görünce de işler sarpa sarmış hâliyle. Dalıp dalıp giden hâlinden bu işte bir bit yeniği olduğunu anlayan annesinin varlığını hesaba katması gerektiğini düşünememiş. Bu kısım, kitapta yazmıyordu herhâlde.
Meseleyi anlayınca duruma el koydum ve okul idarecilerinin de desteğiyle meseleyi hâle yola koyduk çok şükür. En azından sıcağı sıcağına emin ellere, durumu muhatabına teslim ettiğimi düşünüp içim rahatlamıştı. Ama devamı varmış. Geçen okuldan dönüyoruz. Yolda bana “Anne o iş halloldu,” dedi. Neyden bahsettiğini bal gibi anladım anlamasına ama anlamazlıktan gelip olayı onun ağzından tane tane dinlemek için “Neymiş o hallolan?” dedim.
“Şu para meselesi var ya, işte o.” dedi. Bu kadar. Bu. Kızımdan alışkın olduğum gibi en basit bir meselenin bile kıyıda köşede kalan en ince ayrıntısına varıncaya kadar anlatmasına alışkın olan ben, bu hâli garipsedim tabii. Hatta kızdım. Bir yandan da zihnimde annemin canlı yayın yapan “Bak, beş parmağın beşi bir olmuyor işte.” sesini duymaya başladım. Bu sefer, hep yaptığım gibi biraz daha ağzından laf alabilmek için tipik Türk insanına has bir edayla bitmiş olan şampuan şişesini belki bir ihtimal dibinde birazcık kalmıştır umuduyla çalkalayıp sıkar gibi tekrar sordum:
“Eee oğlum n’oldu şimdi yani, şunu doğru dürüst anlatsana?”
İyi ki de sormuşum, hakikaten şampuan şişesini salladığıma değdi de o son damlalar düştü ve ortam birden köpük köpük sevince dönüştü.
Meğer çocuk idarecilerin de ikazı ve bir sürü nasihatin sonucu bizimkine parasını geri vermiş, bir de üstüne özür dilemiş. Tabii, bunların hepsinin sonuna birer ettirgenlik eki konulacak şekilde algılanması gereken cinsten olmuş “Verdirtilmiş”, “Özür dilettirilmiş”. Olsun, o da bir şey. Mesele daha da çirkin yerlere varmadan o yaştaki bir çocuğun para tura işlerindeki tutumu, söz vermek, sözünde durmak ne demektir gibi ciddi meselelerle ilgili artık hafızasından kolay kolay çıkmayacak bir anısı olmuş. Artık konuşmanın devamını hiç merak bile etmedim. Oğlum hakkını savunmuş ve hakkını almış, herkes üstüne düşeni yapmış, doğru olan yaşanmış, sevindim.
Herkes mutlu, konu da kapandı sonunda diye düşündüm. Az evvelki konuşturmaya uğraşan hâlimden eser yoktu. Kaç yıllık evladımın artık huyunu suyunu biliyorum diye devamını pekâlâ kendim getirebilirdim. Elbette geri aldığı o parayı geri alabilmiş olmanın verdiği mutlulukla direkt kantinin yolunu tutmuş ve içecekten başlayıp evde bir türlü ağzına koymadığı kaşarlı ya da karışık tostla çikolataların cemi cümlesiyle tek kişilik parti yapmıştır diye düşündüm. Asıl olay devamındaymış meğer.
Bizim küçüklüğünden beri canını al parasını alma diye bildiğimiz evladımız ne yapmış? İşte ben en çok bu bölümde eridim.
Meğer diyalog şöyle gelişmiş. Çocuk, aldığı borcu mahçup bir şekilde geri vermeye geldiğinde bizimki “O parayı almam, benim o paraya ihtiyacım yok, sen şimdi git onu doğruca müdür odasındaki Gazze’deki çocuklar için toplanan bağış kutusuna at,” demesin mi? Bütün stadın hiç beklemediği bir anda yüreği ağzında son saniye gol sevinci yaşayan fanatik taraftar gibi kendime engel olamadan bir “üüüüüüüf” demişim ki ben bile şaştım. Sonra bu nidayı daha düzgün bir anne cümlesi kıvamına getirip, elini yüzünü toparlayıp “Gerçekten çok iyi düşünmüşsün, seninle gurur duydum,” deyiverdim. Deminki sevinç sanki az bir şeymiş gibi bu kez de yine tam yetişkinlere has bir hesaplamayla muhtemelen onun da aklına gelebilmiş olduğunu varsayarak “Peki, ya çocuk o parayı senin dediğin adrese götürmediyse, nereden biliyorsun yaptığın davranışın iyilikle sonuçlandığını?” diye sorunca da,
“İşte o da onun kendi bileceği iş artık. Onu kendiyle baş başa bıraktım ben, bu da ona yeter,” dedi.
Hey Allah’ım! Geldi mi ikinci gol de. İçimdeki taraftarlar oturmak bilmiyor sayın seyirciler.
İyi ki ısrarcı olup şişeyi çalkalamışım. Yoksa nasıl böyle yer gök köpük olacaktı. Gözlerim mi? Yok yok ağlamak değil de gözüme şampuan kaçtı da ondan.
Gamze Koç
- KUM SAATİ - Aralık 1, 2024
- BİZZAT ŞAHİT - Kasım 24, 2024
- İSPAT MAKAMI - Kasım 17, 2024
- KAPALIYIZ - Kasım 10, 2024
- KAÇIŞ - Kasım 3, 2024
- LÂL - Ekim 27, 2024
- PEK’ÂLÂ - Ekim 20, 2024
- DOKUZ BOĞUM - Ekim 13, 2024
- KÖPÜK - Ekim 6, 2024
- KIRK UÇURMASI - Eylül 26, 2024
Güzel bir kahvaltı ve güzel bir yazıyla keyfim yerine geldi:)
Ellerine sağlık <3
Çok mutlu oldum bu pazar kahvaltısına dahil olduğum için Elia.keyfimizi yerine getiren yazılara ,eylemlere çok ihtiyacımız var
Daha bu cümlelerin üzerine yazilacak bir cümle daha düsunmuyorum. Harikasın Akif:)
Çocuk çocukluğunu yaptı işte.Bizim payımıza da izleyip anlatması düştü.
Çok güzel bir yazı olmuş. İnsanı çocukluğuna götüren. Anılarını hatırlatan. :))
Çocuklukta yaşanan ve yarına hazine olan şeylerle dolsun sandıkları diye tüm uğraşımız
Yaşayarak okudum resmen hocam elinize yüreğinize sağlık. Ne güzel bir evlat yetiştirmişsiniz çok gurur duydum tekrar tekrar. Rabbim sizlerin mutluluk ve huzurunuzu eksik etmesin 🥰
Eğrisiyle doğrusuyla yüklendik emaneti .Biz de bilebildiğimiz kadarıyla… Bilmediklerimizi de yolda bulmak umuduyla …
Günaydın
İnce düşünüşler.
İnce düşünüşler İnce hatalara da sebep olabilir. Yardım ettirmek İnce bir öğreti ama yardım ettirilen yer de teklif noktasında kalsaydı sanki. Gazze herkesin hassas derdi değil maalesef.
Gözümüz önünde Coca Cola içen insanlarla aynı hassasiyetlere sahip değiliz.
Borcumu öderken ‘git ….Çağdaş yaşamı destekleme derneğine yatır’ deseydi biri napardım hiç bilemedim şimdi. 😊
Haklısınız ama bu daha çok galiba biz yetişkinlerin arasında geçebilecek bir muhabbet ve muhasebe.Çocukların masum kalbi iyiyi de kötüyü de bazen bizden daha net ayırıyor her ne kadar bilinçleri oluşmamış olsa da bu bence böyle.Toplum kör cahillerle dolu maalesef ama evlatlar ailelerinin hassasiyeti olmasa bile kendilleri meseleye kaş çatabiliyor ,buğuz edebiliyorlar.Bunu bizzat gördüm.Muhtemelen”falanca yaşam filanca dernek için de türlü huzursuzluklar hisseder denileni yapmazdı bence Çünkü dedim ya onlar biz gibi değil.
Küçük adamı tebrik ediyorum içindeki merhamet vicdan duygusu hiç eksilmesin hep artsın inşallah🤲🏻🥰
Merhamet ne güzel bir haslet …Hele ki bu devirde.Umarım gelecekte de tüm evlatların en vazgeçmeyeceği yanı olur merhamet sahibi olmak .
Çok mutlu oldum bu pazar kahvaltısına dahil olduğum için Elia.keyfimizi yerine getiren yazılara ,eylemlere çok ihtiyacımız var
İşte bana mutlu pazarlar…
Kalemine hayran olduğum değerli yazarımızla yeniden buluşmanın heyecanını yaşıyorum.
Kaliteli yazılarıyla hayatımıza dokunmaya devam ediyor. Daim olsun.💐
Yazmaya başlarken hep bir duayla yola çıktığımı hatırlıyorum.Kelimeler hayra huzura vesile olsun köprü olsun kapılar açsın .iyi şeylere vesile oluyorsa ne mutlu bana.
Yaşından çokca büyük davranması inanılmaz hoşuma gitti fakat bunda sizin ve eşinizin çookca emeği olduğunun inanılmaz farkındayım. Farkındalıkla büyütülmüş bir çocuğun başka bir tepkiyi vermesi beklenemezdi 🙂
Harikasın küçük adam, kalbinden öperim Akif!
Yazmaya başlarken hep bir duayla yola çıktığımı hatırlıyorum.Kelimeler hayra huzura vesile olsun köprü olsun kapılar açsın .iyi şeylere vesile oluyorsa ne mutlu bana.
Eğer emek falan yok ortada her şey kendiliğinden oldu dersem yalan olur hatta ayıp olur.Allah şahit o müsade etti benim niyet etmeme ben niyet ettim
O ‘da yardım etti. Aslinda bir kısır döngü Dua edelim de imtihanımız olmasın hiçbiri
Hocam sizin kaleminizden çıkan cümleler neden hep yüreğimize dokunur? Her seferinde bitmese biraz daha uzasa diyen sadece ben miyim? Emeğinize, yüreğinize sağlık.
Teveccühünüz. Daha uzun yazınca eminim kelimeler bıktırır.Ben daha kısa yazmanın derdindeyim esasen.Onu da yavaş yavaş öğrenmek için uğraşıyorum.Az olsun özü anlatsın.
Allah herkese evladınız gibi bilinçli çocuklar nasip etsin Gamze Hanım, elinize sağlık.
Tüm muradımız o yönde . Bütün evlatlar dosdoğru çizgi üzeri yürüsünler ki toplumdaki derin açılan yaralarımızı daha kolay saralım.
Çok güzel ders niteliğinde bir yazı olmuş gamze hanım ne mutlu size güzel bir evlat yetiştirmişsiniz
Çok teşekkür ederiz İbrahim amcası.Rabbim daim eylesin anlık heveslerde gözumüz yok.
Çocuk ama adam gibi adam. Çocuk dediysem biyolojik olarak, bak sana kocaman bir yürek taşıyor. Alnından öpüyorum.
Sarı Murat için övgü dolu sözlerinizi dua niyetine saydım aldım Rabbim de kabul etsin dilerim amcası.
Enfes bir yazı, sürükleyici ve seni içine alıyor.
Bu ikinci yorumum, ilk yorumumda, yazıdaki kahramanı tebrik ettim. Yazıdaki kahramanımız büyüledi şahsen beni. Gamze hocam öyle güzel ifade etmişsiniz ki, kahramanımızın koca yüreğini düşünürken sizi unuttuk.. kaleminize ve yüreğinize sağlık.
Beğenmenize çok sevindim Yılmaz Hocam.Daha güzel cümlelerin köprü olduğu yazılarda buluşmak dileğiyle…
Tebrikler
Teşekkürler
Kaleminize yüreginize sağlık