Yine ketenpereye geldim ama bu sefer kazanan başka. Mutlu ve gelecek nesilden umutluyum.
Bizim evde artık lades oyunu için bir tavuğa, tavukların göğsünden çıkan çatal şeklindeki o minik köprücük kemiğine ihtiyaç duyulmuyor. Kimin aklına ortamı şenlendirmek fikri gelirse ele geçen herhangi bir nesneyle başlıyoruz. Ladesim lades olsun mu? Olsun. Tamam. Fişeğin ateşlendiğinin resmidir. Çocuklar bizim yıllardır hiç bitmeyen o “ecim çekişmelerimizi” artık ne kadar çok kanıksadılarsa evdeki kimse bu hâli garipsemiyor. Ortada bir iddialaşma bile yokken “Ya hu bu ne, bir bardak su istemiştim alt tarafı. Nereden çıktı şimdi “aklımda” demek? Ya da topu topu uzanamadığım ayakkabı çekeceğine uzanıp verdin diye neden şimdi apartmanın içinde “lades” diye bağırıyorsun, demiyor, gülüyoruz. Komik mi komik. Biz gülüyoruz. Ellerde gezen saçma sapan şeylerin haddi hesabı yok o ayrı.
Eskiden yardım ederdik birbirimize, hele ben… Hep kaybeden olunca bari evlatlarım kaybetmesin diye ana yüreği işte hep “aklımda” sözcüğünü hatırlatan taraf olurdum. Şimdi büyüdüler ya bakıyorum da kimsenin buna ihtiyacı yok. Maşallah’ı var evdeki herkesin. Ah o “ladeees” deme hırsı insanın içine bir kere düşmeyegörsün. Sonra sen seyreyle bizim hâlleri.
Ladesim lades olsun mu, olsun; havada bulut, sen bunu unut. Unuttum hem de kaç kez! Bu sefer unutan ben olmayacağım diye diye nasıl telkin vermiştim oysa kendi kendime ama nasıl. Geçmişteki bütün yenilgilerim bir film şeridi gibi nasıl da acı acı geçti gözümün önünden. Hem güldüm hem kızdım. Hele bir tanesi var ki evlere şenlik. Ya hu arkadaş, önce yıkanmam diyen çocuğu banyoda iki saat bin bir dil döküp yıkanmaya ikna etmişsin, sonra yıkanma adı altında oyun oynayan çocuğu yıkayacağım diye kendinden geçmişsin, bu sefer de veledi tam çıkmaya anca ikna etmişin, üstün başın hep sırılsıklam olmuş, yaz sıcağı, yorgunluktan canın çıkmış, banyoda yana yakıla havlu arıyorsun. O anda eşin hızır gibi yetişmiş kapıda beliriyor “Al canım, çocuk için havlu…” der demez “Ladeeeeeeees” der mi? Hadi o, tıpkı bir aslan gibi avı için bütün planları yaparak muradına erdi de bu tek hamlede ağızda yem olmuş ceylana, bana, karına, yazık değil miydi!
Adaletli miydi yani şimdi bu? Bu oyun böyledir işte ve bunu baştan kabul edersin.
Gözlerinizi açtığınız, uyandığınızın anlaşıldığı an başlar oyun. Hâlen sersem dahi olsanız diş fırçalamaya giderken elinize macun tutuşturulması, gece susamışsanız size su getirilmesi de ladestir, lamı cimi yok.
Hafızanızın durumu hakkında karar vereceğinizi düşündüğünüz bir olay gibi gelebilir. Bazen içinizdeki inatçı, hırslı ruhun da dışarı çıkması için bir fırsat olduğunu görürsünüz. Kimilerinin size balık hafızalı deme ihtimalini de göze alabilmeniz gerekebilir. Ben bu kısma pek katılmıyorum çünkü bazı şeyler mıh gibi aklıma kazılı. İnsan lise arkadaşlarının okul numaralarına, soy isimlerine kadar hatırlar mı ya hu?
Allah’tan bir kere de yendiğim bir anıyı hatırladım, keyfim yerine geldi. Yine bir gün böyle lades tutuşmuştuk. Bir daha gafil avlanmam, sen misin boşluğuma denk getirmeye uğraşan, bak gör en zayıf anını bulmazsam dedim. Nasıl bilendiysem artık. Uykumda bile lades planları yapmaya başladım ve aldım gardımı. O derece.
En kızgın olduğu belli başlı anları kolladım. Biliyorum bazı meseleler var ki ne zaman bahsi geçse öfkesinden gözü hiçbir şeyi görmez. Telefon çaldı. Oraya da sıçradı mevzu daha da köpürdü. Dedim eh şimdi tam sırası. Anlaşmazlıklar, dünya telaşları bunlar, boş ver, bak çay demledim, şöyle bir bardak demli çay iç de kendine gel” dememe kalmadı uzattığım bardağı nasıl aldı, ben ne ara zevkten dört köşe olmuş vaziyette “ladees” dedim, anlamadan kalmıştı. İçtiği çayın ilk yudumu zehir zıkkım olmuş olabilir. Yüzünden okudum.
Geçen gecekine ise sahur sofrasında yakalandım. Herkesin istediği, sevdiği şeyi pişirip masaya koymuş olmanın huzuruyla keyfime diyecek yok. O sırada yan masadan alevli bir meyve tabağı ikramı gibi olmasa da karşımdan bir el bana uzandı. Isırdığı kuru incir çok lezzetliymiş benim de yemem için bana ikram etmek istemiş. E ben de bu romantik teklifi kabul etmiş bulundum tabi. “Lades” demez mi? Akabinde, var mısın, deyip serçe parmağını serçe parmağıma geçici yüzük yaparak ladese tutuşma teklifi yaptı sofranın başında. Önce şaşkınlık sonra umutlu bir sevinçle kabul ettim, sonra da güldüm kendi kendime. Havada bulut sen bunu unut bile dememiştik oysa. Ezan okunuyor vakit girdi diye su bardağını uzatınca aklımda demeyi unutmamla bardağı kapmam bir oldu. Olan oldu. Yine unuttum.
Ladesti, aklımdaydı, sen kazandın, yok ben kazandım derken çocuklardan bir ses geldi, baba bu sefer biz tutuşalım diye. Kabul edildi. Artık yarın ola hayrola, bu iki cengâverden kazanan kim olacak diye acaba düşünedururken baba bey oğluna ilk hamleyi yaptı bile. Sabahın altı buçuğunda, çocuğun gözünden uyku akarken hem de. Yutmadı ya. Kanmadı ya. O uyuşuk hâli gitti, bir dirilme geldi resmen çocuğa. Muhtemelen oğlunun çetin ceviz çıktığını, her an tetikte olduğunu gören bir babanın daha büyük hamlelere ihtiyacı olacaktı. Dedim yandık, bu oyun bizim rahat iki yılımızı alır artık. Öyle olmadı. Sabah herkesin evden ayrılacağı vakit “O ayakkabıların çok eskidi oğlum insan içine çıkıyorsun okula giderken şu yenileri giy.” dedim. Giydi ama bir afra bir tafra. Vay efendim top oynarken onlarla çok rahat ediyormuş, şöyleymiş, böyleymiş. Vakit de daraldı, herkes yetişmenin derdinde. Babasına geri uzattı ayakkabıları. Tabi o da telaşla gerisin geri aldı koydu ayakkabılığa ama bir “ladeeeees” çığlığı koptu ki kapı ağzında, hepimiz şaştık kaldık! Demin öfkenden gözün bir şey görmüyordu be çocuk ne ara aklına geldi bu! Hâliyle adamcağız “aklımda” diyemeyince “Tamam, bu olmuş, bayrağı gönül rahatlığı ile teslim ediyorum.” dedi.
O sırada içimden geçenler taştı da dualara karıştı.
Ey çocuk, bu çaban, bu “aklımda” demek için sarf ettiğin her an, durup düşün, yokla kendini.
Sadece alacakların için değil vereceklerin için de yap bu ince hesabı.
Aklımda dediklerin, yüreğinde olanlar olsun. Aklında olanlar hiç unutmaman gereken şeylerle dolu olsun.
Sadece sana verilen şeyleri alırken değil kendinden verdiklerin için de her zaman düşün.
Aklımda diyorsan unutmamışsın demektir. Unutma. Aldatma da aldanma da. Bu hep “aklında” olsun.
Bazen kaybedebilirsin de dünya bu. Yeter ki bile bile lades olmayasın.
Gamze Koç
Amin, hep öyle olsun inşallah. Herkesin her şeyi unuttuğu , kul hakkını önemsemediği bir zamanda yaşıyoruz. Bir “l ades “ ile çok önemli bir nokta üzerinde durmuşsunuz değerli hocam. Kaleminize yüreğinize sağlık, sevgilerimle
Elinize kaleminize sağlık.. Hayırlı Ramazanlar…
Aklımda
Lades, sadece bir oyun değil, hafızanın ve dikkatin küçük bir testi gibi. Unutmak mı zor, yoksa hatırlamak mı? Aslında bazen bile bile lades olur insan. Tıpkı hayatta olduğu gibi… Unutmamak, her an tetikte olmak, bazen kaybetmeyi bazen kazanmayı öğrenmek… Önemli olan kelimeyi hatırlamak değil, unutmanın ve hatırlamanın iç içe geçtiği o küçük anları fark edebilmek belki de. Ama en güzeli, bu oyunu sevdiklerinle oynayabilmek, kahkahalarla hatırlayabilmek. Ladesin kazananı kaybedeni olur ama asıl mesele, bu küçük oyunların içimize işleyen büyük anlamlarını görebilmek.
Ben hiç lades oynamadım ama kardeşlerimin oynayışını çok izledim. Kendi evimizdeki küçük çekişmeleri, ‘aklımda’ demeyi unuttukları anları düşündüm. Onların heyecanına, küçük unutuşlarına, kıkırdamalarına şahit oldum. Sanki bir oyundan çok, birbirlerini gözlemledikleri bir ritüeldi bu. Kimi zaman neşe, kimi zaman hayal kırıklığı ama en çok da şaşkınlık barındıran bir oyun… Yazınızı okuyunca yine o anlar gözümde canlandı. Ne güzel bir hatırlatma olmuş. Umarım hepimiz hayatın ladeslerine karşı daha bilinçli oluruz ve ‘bile bile lades’ olmaktan kaçınırız.
Kaleminize sağlık Gamze Hocam 🖊️🦋